Japonya’da meydana gelen 7,5 büyüklüğündeki depremin gücü, yerin ne kadar hareket ettiğinden anlaşılıyor.
Bazı yerlerde zemin, 4 metreden fazla yükseldi ve 1 metreden fazla yanlara doğru hareket etti.
Tek bir ölüm bile fazla. Enkaz altında kalanları arama çalışmaları devam ediyor; ancak yine de bu kadar az can kaybının meydana gelmesi dikkate değer.
Tahminler, can kaybının en fazla 100’e çıkacağını gösteriyor.
Bu depremi, geçen yıl Türkiye’de yaşanan 7,8 büyüklüğündeki depremle karşılaştırabiliriz.
İki deprem, açığa çıkan enerji açısından genel olarak benzerdi, ancak Türkiye ve Suriye’deki ölü sayısı 50 bini geçti.
2010’a gidersek, Haiti’de 7 büyüklüğündeki deprem aklımıza gelebilir.
Bu felakette 100 binden fazla kişi öldü.
Farkın nedeni basit: Hazırlıklı olmak.
Japonya dört büyük tektonik plakanın kesiştiği noktada bulunuyor.
Dünya üzerinde sismik açıdan en aktif bölgelerden biri; 6 veya üzeri büyüklükteki depremlerin yaklaşık %20’si burada meydana geliyor.
Sismometreler ortalama her beş dakikada bir, bir sarsıntıyı kaydediyor. Bu nedenle Japonya, altyapısını ve nüfusunu depremlere hazırlamak için büyük yatırımlar yaptı.
Binaların yönetmeliklere uygun inşa edilip edilmedikleri sıkı bir şekilde denetleniyor ve vatandaşlar deprem öncesi, sırası ve sonrasında ne yapmaları gerektiği konusunda eğitimden geçiriliyor.
Japonya ayrıca dünyadaki en gelişmiş erken uyarı sistemlerinden birine sahip.
Bilim insanları bir sarsıntının zamanlamasını ve büyüklüğünü tahmin edemiyor ancak sarsıntı başladığında cihazlar televizyon, radyo ve cep telefonu ağlarına bildirim gönderiyor.
Bu uyarılar merkez üssünden uzaktaki bazı kişilere, şiddetli sarsıntıların başlangıcından 10 ila 20 saniye önce ulaşabiliyor.
Bu çok uzun bir zaman gibi gelmeyebilir, ancak yerel itfaiye istasyonunun kapısını açmak, hızlı trende frene basmak ve herkesin “çökmesi, kapanması ve tutunması” için yeterli bir süre.
Hassas ölçümler nasıl yapılıyor?
Depremler, Japonya’da hayatın bir parçası ve ileri teknoloji sayesinde yer sarsıntılarının yarattığı etkiler takip ediliyor. Bu yüzden bu kadar hassas ölçümler yapılabiliyor.
Ülke genelinde stratejik noktalara yerleştirilmiş GPS istasyonları ağı var.
Bir deprem meydana geldiğinde, bilim insanları her birinin ne kadar hareket ettiğini tam olarak söyleyebiliyor, bu da yeryüzünün maruz kaldığı kuvvet karşısında nasıl şekil değiştirdiğini ve ne kadar kaydığını gösteriyor.
Bu sistem, Pazartesi günü yaşanan depremden sonra zeminin 130 cm kadar batıya kaydığını gösteriyor.
Bu arada bilim insanları, depremden önce ve sonra çekilen uydu görüntülerini de karşılaştırıyor.
ALOS-2 uydusu son geçişinde, depremin ortaya çıkardığı kuvvet sonucu yer kabuğunun yükselmesi nedeniyle, kendisiyle yeryüzü arasındaki mesafenin kısaldığını bildirdi.
Yeryüzü en çok Noto Yarımadası’nın batı kısmında hareket etti. Okyanus tabanı hareket etti ve bu hareket yaklaşık 80 cm yüksekliğinde tsunami dalgaları yarattı.